2000 yılından beri evde duran mdf kuşevimi her yıl birkaç kez elime alıp boyamaya niyetlenirdim. Kaç kez zımparalayıp tozunu aldığımı hatırlamıyorum. Tam bir haftadır elime birşey alamamanın açlığıyla, bugün ne yapsam ne yapsam diye dolanırken kendimi gazeteleri yaymış, kuşevimi üzerine koymuş buldum. Çekmecemi açtım ne renk boyasam diye... Her renkten azar azar var, karıştırıp elde edilecek düzgün renk yok. Uff dedim. Sonra bir umut bir alt çekmeceyi açtım. Her zamanki yerinde yıllar önce seramik hamuru yaparken kullandığım toz boyalarım duruyordu. O kadar boyam gelmişti ki, ne olursa olsun deyip toz boyayı kaba döküp sulandırdım. Önce saks mavi sürdüm bir fırça. Iııh, dedim. Biraz açık yeşil, biraz hardal derken bu turkuaza ulaştım. İki kat boyadım. Çok güzel kapattı. İkinci katı keyfimden sürdüm hatta. Bir de çabuk kuruyor ki sormayın. Bundan sonra bu tarz objelerdeki ahşap boyamalarımda toz boya kullanacağım. Çok çabuk kuruduğu için, koyu kıvamda değil oldukça sulu hazırlamak gerekiyor. Yoksa pütür pütür oluyor boya. Bu kuşevini zaten dış mekanda kullanacağım için, çok düzgün yüzey olması gerekmediği için oldu ama tepsi vs... objelerde olmaz, denemeyin.
Neyse iki kat boyadıktan sonra temiz ve kuru bir fırçayı akrilik beyaza batırıp, gazetede fazlalığını alıp patine yaptım. Tam hayalimdeki eskitme görünümüne ulaştım.
Malumunuz üzere bu ara kuşlara takmış durumdayım. Hem bu nedenle hem de belki gerçek kuşları da çeker düşüncesiyle akrilik beyazla önce kuş figürünü boyadım. Sonra doğaçlama dallar çiçekler çıktı fırçamdan. Kurur kurumaz da iki kat vernikledim. Ta taaaam... Bugünün hobi çalışmasını yaptım, ohh rahat ettim.
Haftaya yerine asar evimin sahiplerini beklerim. Bu mevsimde verandaya çok kuş geliyor. Belki biri-ikisi bu evi sahiplenir.
Kuşbakışı:) görünümü:)

Çok severek yaptığım polimer kil cüce kafalarım...

Çiçek desenlerini önceden hazırladığım milliefiori desen bloglarımdan kestim.


En sevdiğim fotoğrafları...



Babası öldü.
Üvey evlat oldu.
Tutuklandı.
Hapse atıldı.
Sürüldü.
İşsiz kaldı.
Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne; Harcamalarım
fazla değil, zira gelirim hep az.'
Hastalandı, böbreklerinden.
Vuruldu, göğsünden.
Mesleğinden atıldı.
İdama çarptırıldı.
Kardeşleri öldü.
Çocuğu olmadı.
Boşandı.
Karaciğeri iflas etti.

Evet...
Mustafa Kemal Atatürk bu...
Evladı olmayan bir yetimin duygularını anlatın...
Anlatın ki, o yetimin, evlatlarımıza bıraktığı hediyenin kıymetini anlasın evlatlarımız.
Cumhuriyet, çocuklara anlatıldığı gibi, folklorik bir müsamere coşkusundan
ibaret değil çünkü...
Anlatın ki, kökeninde barınan derin hüznü kavrasınlar.
İşte liste yukarıda.
Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse gelmiş...
Bunu anlatın...
Direnen, teslim olmayan ruhu anlatın ..
Korkmasınlar engellerden.
Korkmasınlar yalnız kalmaktan.
Korkmasınlar işsizlikten...
Korkmasınlar parasızlıktan.
Korkmasınlar alçaklardan.Korkmasınlar doğrulardan
Yürek dediğin...
Sadece organ değil
Bunu anlayın !!!

(Not: Bu yazı maille gelmişti, kaynağını bilemiyorum)

Bir Anı ...


İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler...
Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk'ün
kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını
yıkamaktadır. Yaveri; 'Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde, niye
böylesiniz?' der. 'Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı
unutmuşsunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı. Setremi yastık
yaptım üşüdüm. Uyumadım kalktım' der. Yaveri; 'Aman paşam! Birimize haber verseydiniz. Hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik' der ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir; 'Geç fark ettim. Hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam degil, milletimin rahat uyumasi ...

ATAMIZ SAYESİNDE ÖYLE RAHAT UYUYORUZ Kİ;

HALA UYANAMADIK !!!



Polimer kile makume gane tekniği uygulayıp, sonrasında hamur açma makinasıyla açtığınızda böyle soyut ve güzel şekiller çıkıyor ortaya. Bu takımda altın ve bakır efektli polimer kil kullanmıştım. Yeşile de geçen efektler hoş bir görüntü verdi. Bu üç renk polimer kil takı tasarımlarımda kullanmayı en sevdiğim renkler...

Aşkım püskülle de tamamlayınca, sade ama dolu dolu bir kolye oldu. Bu tarz püskül başlığı da benim tasarımım ve kullanmayı en sevdiklerimden...



Küpeleri de bu şekilde tasarladım. Tek başına da kolyeyle de çok hoş oldu bence.





Tüm takı tasarımlarımı Takı Kulübü'nde görebilirsiniz.

Ortaokul yıllarından beri görme sorunu yaşıyorum. Miyop-astigmatım var. O zaman ilk gittiğim doktorun verdiği gözlüğü ve ondan sonraki tüm gözlüklerimi zorla taktım, hatta takamadım. Annemler kızmasın diye evden çıkarken takıp, evden uzaklaşınca çantama koyuyordum. Gözümde durmadığı için de neredeyse ayda bir gözlüğüm kırılıyordu. Her seferinde türlü yalan kırılış hikayeleri uydururdum, inanmazlardı tabii. Lise yıllarında artık karışmamaya başladılar. Sadece ders çalışırken, okurken, tv izlerken takma lüksüne sahip oldum. Üniversitede hepten bıraktım. Rutin kontrollerime de gitmedim. Tatil zamanları babamın kontrolüne denk geldiyse zar zor götürürdü beni. Yeni kontrol yeni bir takılmayacak gözlük demekti... Evlendikten sonra da yine sadece okurken, pc başındayken vs... kullandığım, çerçevesiz gözlüklerimden sonra 6 yıl önce Ankara'daki göz hastanesindeki doktorumun önerdiği yumuşak kontakt lensleri 4 yıl kadar kullandım. O doktorum bana o zaman anlayamadığım bir göz hastalığının olabilirliğinden bahsetmişti. Üzerinde durmadım. Neyse işte son paketi de bitiremedim. Lakin gözlerimde aşırı kuruluk, yanma, batma yapmaya başladı. Son 2 yıldır da ne gözlük ne de lens kullanmadım. Bu arada laser ameliyatı için geçen yıl buradaki göz hastanesine gittim. Doktor gözlerime Lasik ameliyatı yapılması gerektiğini, burada yapılamayacağını söyledi.
Ben de ameliyat olmaya kesin karar verip Dünya Göz'den 24. Nisana randevu aldım.
23 Nisan dolayısıyla verilen tatili fırsat bilip çarşamba günü öğleden sonra İstanbul'a gittik. Randevuya giderken kendi aramızda gülüşüp durduk. Yarın bu saatler nasıl göreceğim acaba, diye merak içindeydim. Benden daha düşük miyopu olup laser ameliyatı olan kuzenim ameliyat sonrası sevinçle "aaa onu da görüyorum, bunu da okuyorum" diye çığlıklar atıp durmuş, onu andık:)
Önce makinayla ölçüm yapıldı. Ardından doktorla yapılan okuma testi... Gözlük mü, lens mi diye soran doktora laser istiyorum deyince pek sevindi. İşte dedim, yolacak kaz buldu, sevindi. Laser testine sokalım sizi dedi. Tekrar çıkıp laser için yapılan testlere, ölçümlere girdim. Gözüme 2 kez yapılan damla sonucu bulanık gören bana bir de doldurmam için form verildi. O gözlerle "gebelik durumunuz var mı" sorusunu "genetik durumunuz var mı" okuyan ve "var" seçeneğini işaretlemeye hazırlanan ben kuzenimin gülmekten zor yaptığı müdahaleyle son anda "yok" u işaretleyebildim :)
Neyse test sonucu tekrar doktorla görüşmeye girdim. Bana ameliyat yapılamayacağını, gözlerimde "keratokonus" denilen kornea dikleşmesi olduğunu söyledi. Bu durumda başka doktorların ameliyat yapabildiğini fakat çok riskli olduğunu ve ameliyat yapıldığı takdirde %50 ihtimal bir yıl geçmeden daha ileri bir görme kaybıyla karşılaşabileceğimi söyledi. 6 ayda bir takip edilmesi gerektiğini, ileride kornea bağlarını güçlendirici başka bir operasyon geçirebileceğimi belirtti. Bunları söyleyen doktor hakkında ilk düşündüklerimden ötürü utandım. Ya başka bir doktora gidip ameliyat olsaydım...
Diyeceğim o ki, benzer şikayetleri yaşıyorsanız vakit geçirmeden ehil ellerde çaresine baktırın.
Dünya Göz'den alıntı bilgiler aşağıda...

Hastalığın Belirtileri

Erken dönemde şikayetler:

  • Devamlı değişen gözlük numaraları,
  • İlerleyen miyopi ve astigmat,
  • Gözlüğe rağmen düşük görme düzeyi,
  • Her doktordan alınan farklı gözlük reçeteleri

Bu dönemdeki hastaların birçoğuna ancak video keratografik (topografi) özel tetkiklerle teşhis konulabilir. Uzun dönem alerjik konjunktivit, gözleri sürekli ovalama, aile bireylerinde keratokonus görülmesi gibi nedenler de dikkate alınmalıdır.

Çok erken dönemde hastaların bir kısmı hiç şikâyeti olmadan sadece miyop veya astigmat şikâyetlerinden kurtulmak için göz hekimine başvurabilmektedirler. Yapılan topografik incelemelerle keratokonus tespit edilebilir. Bu tetkikler detaylı incelenmeden yapılan excimer lazer ameliyatları sonrası kornea daha inceleceğinden keratokonus hastalığı daha hızlı ilerleyebilir.


Türkiye’nin ilk ve tek Keratokonus Tanı ve Tedavi Merkezi Dünyagöz bünyesinde hizmet vermektedir.

2006 yılının Haziran ayından beri keratokonus’lu hastalara hizmet veren merkezde, alanında deneyimli doktorlar son teknoloji tetkik ve tedavi cihazları ile keratokonus hastalığını durduruyor.

Keratokonus gözün kornea tabakasının incelmesiyle ortaya çıkan ve sinsice ilerleyen ve tedavi edilmezse kornea nakline hatta görme kaybına yol açabilen bir rahatsızlıktır. Günümüzde keratokonus hastalığı batı toplumlarında her 2000 kişiden birinde gözlemlenmektedir. Keratokonus’un görülme sıklığı her geçen yıl daha da artmaktadır. İlerleyen miyop ve astigmat, kornea incelmesi ve sivrileşmesi ile belirti vermeye başlayan keratokonus hastalığına, çok özel tetkiklerle erken dönemde teşhis konulabilir.

Keratokonus hastalarının düzenli takibi ve hastalığın seyrine göre planlanacak tedavileri, görme kalitesini arttırmak için son derece önemlidir. Türkiye’de ilk kez hastanemizde uygulanan CROSSLINKING tedavisiyle keratokonus hastalığının tedavisinde önemli başarılar elde edilmiştir.


Yapmayı da, takmayı da çok sevdiğim tarzda kolyelerimden biri. Hamur açma makinasıyla katlayıp açarak verdiğim gelişigüzel renkler ve desenler çok hoşuma gidiyor.
Tüm takı ve aksesuar tasarımlarım Takı Kulübü'nde...



Hamiş: İstanbul' dan döndüm. Yokluğumda yazdığınız güzel yorumlar ve mailler için hepinize çok çok teşekkür ederim...

Bu kapı süsünü de kayınvalidem için yaptım. İçine elyafla birlikte, lavanta da doldurdum. Kalın keten üzerine keçe ile çalıştım.
Fotoğrafa tıklayıp büyütebilirsiniz.


Siyahın üzerinde çalışmak çok zevkli. Her rengi o kadar güzel kaldırıyor ki...
Bu simiti asılacak bir tasarımın parçası olarak yapmıştım. Daha önce yaptığım kalple birlikte kullanacaktım hatta. O nedenle 2 yüzünü de ayrı ayrı işledim, süsledim. Sonra o çalışmada farklı objeler(kuşlar ve yo yolar) kullandım. Bunlarsa elimde kaldı. Şimdilik iğne yastığı olarak fotoğrafladım. Yakında farklı şekilde değerlendirebilirim, dursunlar kenarda. Diğer yaptığım çalışmayı, önümüzdeki haftalarda, yerinde asarak fotoğraflayacağım.

Bu simitin bir yüzü...
Kalp arkadaşıyla beraber...


Bu da diğer yüzü...


Ne tesadüftür ki; daha önce yaptığım kalbimi yayınlarken de, yarın İstanbul'a gideceğim demişim. Yine yarın İstanbul'a gidiyorum:) Bu sefer hafta sonuna kadar oradayım.

Bıdık'tan esinlenerek yaptığım çalışmalarımdan biri. 0.80 cm.lik telden yaptığım iskelete yaptığım polimer kil kafayı pişirmeden geçirdim. Tellerin uç kısmını loop yapıp zincir geçirdim. Şirin bir pendant oldu. Üstelik şapkası da var.

Takı yapmaya ilk başladığım aylarda saat kordonu süslemeye bayılıyordum. Ne kadar çok saat kordonu yaptığımı hatırlamıyorum. Başladığım yıllarda herhangi bir kaynaktan esinlenmedim, tamamen kendi fikrim ve tasarımlarımdı. Sonraları heryerde görülmeye başlandı bu çalışmalar.

Üstteki kordonu cam inciler ve rondelalarla yaptım. Çok özel bir müşterimindi.

Bu saati deri kordonda da çok sevdiğim çift dolanma tarzında çalıştım. O nedenle uzun görünüyor.

En zoru bu tarz kadranla çalışmak. Özellikle saatin kadranına yakın kısımdaki boncuğu, kadranın pimine ve dar mesafeye rağmen takmak çok zor. Ondan sonrası kendiliğinden geliyor.
Daha çok saat kordonu süsleme çalışmam var ama o zamanlar çektiğim fotoğraflar insan içine çıkaracak kadar iyi değil. Bunları da düzenleyerek ancak bu hale getirebildim.

Bunu kuzenimin oğlu için yaptım. Odasının kapısına ya da duvarına asabilir diye düşündüm. Ada ve Naz için yaptıklarımı çok beğenmişti. Bu da tatlış Efe için.





Annemden topladığım bir sürü yünden az olanları elimle sararak minik yumaklar hazırladım. Yoğurt kovalarının kapağın kapandığı kısmı keserek çıkardım ve polar şeritle çevirerek kapladım. Yün yumaklarını bu halkanın üzerine ve birbirlerine sıcak silikonla yapıştırdım. Ortası pek boş geldi gözüme. Stoktaki keçe kuşlarımdan birini koydum çok sevdim. Çöp şişi yumakların arasından geçirip fazlalıklarını göz çıkarmaması için kestim. Silikonla sabitledim. Kuşu da üzerine kondurdum. Anneme uygun bir kapı süsü oldu. Bu akşam verdim, çok beğendi.Babam da dalgasını geçti;"annen yünleri bittikçe buradan aşırabilir, ona göre", diye...:)

10marifette gördüğüm bu yazıdan sonra Hayata Dair Fikir Kırıntıları blogunun sahibi adaşım babasına yaptırabileceğinden bahsetmişti. Yaptırmış ve geçen hafta yollamış sağolsun. Siz de yaptırmak isterseniz 5 tl. (ptt kargoyla birlikte 5+3=8 lira) karşılığında bir çift salata servisine sahip olabilirsiniz. Ben iki çift sipariş vermiştim ve gıdada kullanılacağı için ham haliyle kullanmak istedim. İsteyene vernik te yapılabiliyor. Sibelciğim babacığının tekrar ellerine sağlık. :)



Şakır şakır yazasım var. Biryandan çok uykum da var. Söz vermiştim kendime erken yatacağım diye. (Erken yatmak gece 12:00- 12:30 sıralarında yatmak benim için...)

En kaliteli uyku 22:00 ve 06:00 arasında uyunan uykuymuş. Normal yetişkin bir insana 5 saat uyku, bu saatler arasında olmak kaydıyla yetermiş. Yeter ki güneş üstünüze doğmasınmış ve de batmasınmış. Güneş doğarken ve batarken çıkan ışınlar uyuyan insan metabolizmasına çok negatif etkiler yapabiliyormuş. Onun için eskiler ikindiden sonra uyumak iyi değil derlermiş. Bunu anlatan bir hadis bile okumuştum...Dinimizde yapılmaması emredilenya da yapmasanız iyi olur denilen şeylerin sebeplerini öğrenip, farkındalık kazanınca öyle mutlu oluyorum ki anlatamam. Bu akşam kayınpederimin ölüm yıldönümü için Kuran-ı Kerim okundu kayınvalidemlerde. Sonunda dua ederken hocanın isteğiyle herkes elele tutuştu. O kadar içime işledi ki bu. Sevginin ve muhabbetin artması içinmiş. Çok anlamlı geldi bana. İçim titredi. Hocayı da pek sevdim bu yüzden. Genelde kendisi cennette yer parsellemiş gibi şöyle yapmazsanız cehennemde yanacaksınız, tutuşacaksınız, diyerek sürekli Allah' la korkutan kadın hocalara sinir olur ve her toplumda sorularımla sinir ederim de kendilerini. Bu seferki hocayı gerçekten sevdim.


Çevremde herkes yorgunluktan, kafasını yataktan kaldıramamaktan ve bilimum bahara suç atılan yorgunluk çeşidinden bahsedip duruyor. Geçen yıl bu zamanlar ben de öyleydim. Sanırım daha önceki yıllar bu zamanlar da. Güneş tasarla, üret, bak, sevin diye çırpınıp tatlı tatlı doğaken ben; "bırak beni uykum vaaaar", diye bağırasım gelirdi. Bu yıl pek iyi karşıladım baharı, diye düşündüm geçenlerde. Acaba neden diye düşünürken buldum. 7 aydır pilates yapıyorum ve pilates yaptığım günler ister inanın ister inanmayın, güne yenilenmiş başlıyorum, mutlu hissediyorum kendimi gün boyunca... Bugün kuaföre oradan da başka biryere gitmem gerekiyordu, pilates yapamadım. Gün boyu tüm kaslarım, eklemlerim hissetti yokluğunu...

İşte böyle. İçimden geldi.

 
Bunlar diğer ikizlerimden  farklı. Bunlar çift yumurta ikizleri çünkü...
Ve daha özgürler, aynı kıyafeti giymek istemediler...

Yine polimer kil ve tellerle çalıştığım bebeklerim. Elbise üzerindeki desenleri millefiori tekniğiyle yaptığım desen bloglarıyla çalıştım. Kolye ucu olarak ta kullanılabilir.

Polimer kil & tel kombinasyonlarımın ikinci bölümü...


Siyah ve çok az altın efektli polimer kil ve bakır toz simle karıştırdığım hamuru şekillendirdiğim 0.80 cm. lik tellerle pişirmeden önce birleştirdim. Piştikten sonra vernikleyip kalan dizaynı yaptım. Boyun kısmını toplam 6 kat teli 2 şerli gruplar halinde ayırıp saç örgüsü şeklinde örerek hazırladım.

O zamanlar iyi fotoğrfaf çekemiyormuşum, bu kadar olmuş :)

Daha önce yayınladığım Sevgililer Günü, Martisor ve easter promosyon numunelerimin üçüncü kısmı bunlar... Hristiyanların Paskalya Bayramları'nda (Esaster) mağazalarda dağıtılmak amaçlı yapıldılar. Geçen yıl Ocak ayında yapmaya başladığım bir çalışmaydı.


Avrupalılar el yapımına çok değer veriyorlar. Bu nedenle hazır satılan ürünler yerine bu tarz el yapımı ürünlere daha çok rağbet ediyorlar.


Boncukları ham alıp ben boyadım.




Geçenlerde kardeşim, (Naz'ın annesi) ne kadar kutu vs... toplamış bana gelirken getirdi. Bu kutu da Ada' nın oyuncaklı şekerlerinden artakalmış. Oyuncağını kırmış, kapaklı bir tüp vardı elde. Bu da lazım olur mu? diye sorunca ilk aklıma gelen Yelda'nın yaptığı saç tüpü oldu. Dün akşam bu fikri hayata geçirdim. Tel iskeletli çorap bebeklerimden bele kadar yapıp, yo-yodan etek giydirdim. Eteği kapağa yapıştırdım. Balon etek oldu :) Saçları özellikle gür çalıştım ki, Naz'ın saçları da gür çıksın...

Naz'da henüz kesilecek saç olmadığı için(şu an 5 aylık ve hala kel gibi birşey) fotoğraftaki konu mankeni saç, benim ilk saçım. Albümün içinde yıllardır (sormayın kaaaç yıllardır) durduğu için kurdelası artık peksimet gibi olmuş :)

Posted by Picasa

Bu kolyelerin birini özel sipariş üzerine yapmıştım. Müşteri bayan elbisesini getirdi ve onun renklerine ve flu desenine göre bir kolye istediğini söyledi. Elbisenin yakası çok açıktı, boynunu dolduracak birşeyler düşündüm.
Gördüğünüz gibi çok ara bir renk. Bir çok rengi karıştırarak buldum bu sedefli mavi tonunu. Ben desenleri daha baskın çalıştım. Çünkü asıl kumaştaki çok fluydu. Önce makume gane tekniğiyle tabaka oluştırdum. O tabakadan çıkan kesikleri buradaki mavi zemine yerleştirip, hanur açma makinasıyla açtım. Desenler yayılınca harika ve tam istediğim o görüntüyü yakaladım.

Diğer kolyeyi kalan hamurdan yaptım. İkisi aynı değil yani...



Tüm takı ve aksesuarlarımı Taki Kulubu'nde görebilirsiniz.