Bugünlerde gıcık olduğum, sanki o ürünü satmamak için yapılmış reklamlar var. Pınar Sosis reklamı aslında yeni değil ama son günlerde tekrar tekrar yayınlanır oldu. Buradaki bilmiş, gıcık kıza dayanamıyorum. Ne olur böyle yetiştirmeyin kızlarınızı. Ondan sonra yine Pınar'ın köfte reklamı var. Allahım o ne iticiliktir. Mükremin Çıtır'ın sevgilisi rolündeki tiyatrocu bayan oynuyor. Adını bilmiyorum. Buradan Pınar'ın reklamlarını izleyebilirsiniz.



Sonra bir de Zuhal Topal adlı oyuncunun tavuk gibi dansettiği Şen Piliç reklamı var. Bir kadın bu kadar mı itici dansedebilir. Bu reklamı izleyen tüketici o ürünü alır mı?

İlk ve ikinci keçe sigaralıklardan sonra bu da üçüncüsü.
Bu akşam yemeğe misafirim geliyor. Dün gece karar verdim davete. Misafirlerim Ankara'dan geldiler. Şu an annemlerdeler. Akşam misafir geliyor motivasyonuyla çatıyı toplamaya çıktım. Her gelen benim yaptıklarımı görmek için mutlaka oraya bir bakıyor. Rezil olmayayım, dedim. Nereden başlasam bilemedim. Yeni keçelerim de bir çekici ki, şeytan diyor, hep orada otur, yeme,içme keçe yap. Annemi aramak için masama oturdum. Konuşurken bir elimle de masadaki keçe parçalrını mıncıklıyorum. Anne çaktırmadan cevap ver, Şehnaz teyzem sigara içiyor mu, dedim. Bu aralar herkes sigarayı bırakıyor ya, o bakımdan. Oooo tabii, dedi annem sevinçle.
Niye sevindin o kadar, dedim. Yani yalnız değilim, dedi. Annem yalnız kalmayı hiç sevmiyor. Bu aralar. Özellikle de çay, kahve, sigara arkadaşı çok sevdiği birşey. Neyse uzatmayayım. Yarın akşam bana buyrun, deyip kapattım telefonu.

Ondan sonra başladım bu sigaralığı yapmaya. Bu aralar siyaha takıkım ya...
Bitirdim, son kalan enerjim sandığım enerjimle çatıyı toparladım. Gündüz fırsatım olmaz, akşama da sahibine vereceğim için geceden fotoğrafları çektim.

Aşağıya azıcık nete girip dinleneyip, diyerek indim. Mutfağa bir girdim. Aman Allahım. Çerkes tavuğu için haşlayıp soğumasını beklediğim tavuklar ve robotta çektiğim cevizli sızbal harcı beni bekliyor. Unutmuşum onları :(

Neyse bir hamle çerkes tavuğumu da yaptım. Bizimkilerin yiyip içip dağıttıkları salonu da topladım. Biraz nette gezinip, yine yorgun ama yine mutlu yattım :)

Herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum :)


Polimer kilden yaptığım millefiori bloklarından yaptığım kapı numaram.
Geçen kış başı yapmıştım. Son postlarımda sürekli kapılardan gidiyorum, haydi hayırlısı. Sırada kapı durdurucu olabilir. :)
Polimer kil çalışmalarımdan kalan ne kadar millefiori blogum varsa önüme koyup kesip kesip, makinada açtığım mavi polimer kil zemin üzerine yerleştirdim. Bazı şekilleri kürdanla verdim. Bazıları yüz çalışmak için hazırladığım göz blokları :)
(Fotoğrafların üzerine tıklayarak daha detaylı görebilirsiniz.)
Kenarına siyah kontur geçip fırınladım. Vernikledim. Bu arada yere düşürüp kenar konturunu 3 yerden kırdım. Çok üzüldüm. Yapıştırdım. Çerçeveletmeye verecektim ama daha fazla başına bir iş gelmeden bir an önce kaldırmak için, bir milyoncudan (sahi onların adı 1 liracı mı olacak şimdi? ) aldığım çerçevenin içine yerleştirdim. Boyutlu olduğu için bu işlem biraz zor oldu. Neyse hallettim. Fakat yakın zamanda gerçek bir çerçeveciye götürüp daha orjinal ve parlamayan camla çerçeveletmek niyetindeyim.


Bu akşam da yan komşuma keçeden yaptım. Onu da ilerleyen günlerde yayınlarım.
Hamiş: Kapı numarasını bu şekilde çalışma fikri, tasarım tamamen bana aittir. Taklitlerinden sakınınız. Bazı izleyicilerim tamamen bana ait fikirleri uyguladıklarında ve yayınladıklarında tesadüfen görüyorum. En azından fikrin size ait olmadığını belirtirseniz ve bana haber verirseniz çok memnun olurum. Sonuçta telif hakkı falan istemiyorum, sadece şık bir hareket olur, bunu bekliyorum. Bunu buradan gördüm, esinlendim demek sizi küçültmez aksine değerinizi arttırır. Bu bir erdemdir. Ben de kendime ait olmayan tasarım uygulamalarımda mutlaka böyle yapıyorum. :)






Yaklaşık iki yıl kadar önce yaptığım posta kutum.
Ham mdf objeyi akrilik boyayla boyayıp, üzerine hafifçe kahverengi sprey boya püskürttüm. Aynı sprey boyayla kutunun iç yüzeyini de boyadım, fakat ilk işlem olarak sprey boyayla boyama aşamasını yaptım. Krem rengi akrilik boya kısmı, bundan sonraki aşama. O ara çok boyam gelmişti ve elimde kahverengi akrilik yoktu ben de o kısmı elimdeki sprey boyayla hallettim :)

Evimin içinde kullanmak üzere aldığım taşlardan yapıştırdım. Alt kısma olmazsa olmaz nazar boncuğunu yapıştırdım. Kalemle isim yazdım ve vernikledim.

Yukarıda görünen kapı numaram da polimer kilden. Onu da bir sonraki konuda işlerim:)





Dikkat! Bol fotoğraflı bir post olacak bu :)

Evvelki gece yarısı artık masamı ve odamı toplayayım derken önce dikiş makinamı kaldırdım. Sonra ipleri, kumaşları derken, tellerimin olduğu kutuda, eskiden yhaptığım tel bebeklerden giydirilmemiş bir iskelet takıldı gözüme. Bir de deniz kızı iskeletim var, bir ona bir normal iskelete baktım. Sonrasını hatırlamıyorum. Aşağıya inerken odada bomba patlamış gibi, ben mutlu, yorgun ve uykusuz, bebeğim hamur açma makinasının üzerinde oturuyor haldeydi. Oda halen öyle. Az önce gün ışığını kaçırmadan fotoğraf çekmeye çıktım. Biraz daha dağıttım.
İlk eteğini yaptım. Sonra ceketini... Kafasını çoraptan yapacaktım ama onlar daha karikatürize surat oluyor, hayalimdeki bu değildi. Ahşap boncuktan yapayım, dedim. Permanent kalemlerimi bulamadım ya da bitti attım hatırlamıyorum. Sonra bu kadife boncuğu buldum. Melez güzeli bir yüz çıktı ortaya. Saçları herzamanki gibi yünden değil elimle inceltip tiftiklediğim keçeden yaptım. Ayaklarına da yine tiftiklediğim keçeden botlar yaptım. Aksesuarlarını da tamamladım. Çok sevdim onu...



 


Annemler Ankara'dan döndüler, akşam da bendeydiler. Keçelerimi de getirmişler. Pek mesudum pekkk :)



Oğlum 2 hafta kadar önce odasının kapısına almıştı bu işaretçilerden. Çok esprili bulduğumu söyleyince bu hafta da bunları almış. Salon kapısına "sigara içilmez" işaretçisi düşünmüştük ama güzel yoktu, diyerek almamış.
Bu koltukta yayılıp yatan simgeyi kendi odasına almıştı. Gerçekten de ona çok uyuyor. Yayılmayı pek sever kendisi :) Salon kapısına bundan da alabiliriz. Fakat "sigara içilmez" işaretçisi kesinlikle daha uygun ve gerekli. Gelen misafirlere "içeride sigara içmiyoruz, siz de içmeyin" demek ayıp oluyor, belki bu şekilde ciddiye alırlar.
Bunu mutfak kapısına yapıştırdık.
Yukarıdaki duş ve tuvaleti de alt ve üst kattaki banyo kapılarına yapıştırdık.

Sayfama şöyle bir baktım da, normal günlük gibi olmuş. Yaptıklarımı yayınlamayı çok özledim. Biriken işlerim var ama gündüz unutuyorum fotoğraflamayı, gece fotoğraf çekmeyi de sevmiyorum, hiç güzel olmuyor gece çektiğim fotoğraflar. (Aşağıda görüldüğü gibi)

Elim Sende Etkinliğindeki grubuma yollamak üzere yaptım bu iğne yastıklarını. Sanırım yarın ya da ertesi gün ellerle birlikte sahiplerini bulurlar.





Anneler Günü sonrası yazamadım, şimdi yazayım içimde kalmasın.
Yukarıdaki Tefland Bone China kahvaltı seti kızkardeşimden anneler günü hediyem. Bu sabah ilk kez kullandık. İlk kullanımda onları da kahvaltıya çağırmayı planlamıştım ama onlar hafta sonu Ankara'da oldukları için biz üçümüz yaptık cici setimizle Pazar kahvaltımızı...

Bu da erkek kardeşimin anneler günü hediyesiydi. İçeriği çok güzel, çok detaylı ve resimli anlatımlar var. Ara verdiğim ahşap boyamaya tekrar başlama isteği yarattı bende.

Bu kitabı da yine erkek kardeşim kız kardeşime anneler günü hediyesi olarak almış. Paketler kapalıydı ve bize "siz seçin", dedi. Seçtik ve zaten bizim için düşündüğü seçimleri yapmış olduk, lakin kız kardeşimin ahşap boyamayla ilgisi yoktur. Fakat ben onunkini elimdekiler bitince okurum.
Elif Şafak'ın Aşk' ı hala başucumda. Gündüz çok nadir alabiliyorum elime, zaten gün içinde bir solukta okuyabileceğim gibi bir kitap değil, "Aşk"... Özümseyerek, tadını çıkararak, beyne kazıyarak, altı çizilerek okunacak tatlı, çekici bir anlatımı olmuş. Elif Şafak'ın bana göre beni en etkileyen kitabı. Siyah Süt' teki hayal kırıklığımdan sonra doğan önyargılarımı ilk bölümle yıktı bile... Kapak tasarımı da ekstra güzel olmuş.

Benim anneler günü hediyem oğlum tarafından espresso makinası olarak düşünülmüş. Fakat filtre kahve makinasıyla espresso makinasını aynı zannettiği için internetten verdiği filtre kahve makinası siparişini son anda görüp iptal ettirdim. İlerleyen günlerde beraber görüp alırız, dedim. Azıcık üzüldü, bozuldu ama sonra kendisi de hak verdi. Eşimse uzun zamandır beğendiğim bir saat vardı. Onu alalım, demiş. Markasını ve beğendiğim siteyi bulamadıkları için bu anneler günü hediyem ertelemeli oldu. Bu işin seramonisi tabii. Zaten ihtiyacım olan şeyleri o güne denk getirerek sahiplenmek ayrı keyifli. İki yıl önceki anneler gününde nevresim takımı almışlar. Açtım baktım, biliyorum ki, neredeyse yatak fiyatına satılıyor o nevresimler. Kızmazsanız ben bunu değiştireceğim, dedim. Olur, dediler. Yerine bir yatak örtüsü, bir yorgan ve iki ortopedik yastık aldım. Karlı bir alışveriş oldu yani :)

Bu yıl erkek kardeşim anneme yemek takımlarına uygun altın sarısı cam supla takımı, kız kardeşim küçük boy düdüklü tencere, ben de şık bir çaydanlık aldım. Babacığım da anneme yüzük almış. Geçen yaz sonu annemlere hırsız girip evdeki tüm altın ve paraları çalmıştı. Annem elinde sadece alyansı ve kulağında küpesiyle kalmıştı. Günlük taktığı yüzükleri hamur yapacağı için çıkarmış, onlar bile gitti. Babam da her özel günde takı türü birşeyler alıp annemi avutmaya çalışıyor.
Kayınvalideme her yıl olduğu gibi ayakkabı aldık. Eşimin ablasına cam bir pasta fanusu aldım. Hediye faslını böylece kapattık.

Dün kızlarla buluşup Elim Sende el takasımızı yaptık, kıkırdadık, kaynattık. Güzel bir gündü. Bugün kahvaltıdan sonra ellerimi seçip, ayırıp adresleri yazıp postaya hazırladım, yarın yollayacağım. Biraz bahçeyle uğraştım. Komşumun verdiği kaktüsleri diktim. Çiçek suladım. Akşam üstü bir arkadaş grubumuzla mangala gittik. Mangala gelin deyince biz klasik mangal sandık. Baktık elektrikli mangal bahçeye hazırlanmış. Pek güzel olmaz diye düşünürken, yerken yanıldığımızı itiraf ettik. Gayet güzel olmuştu çünkü... Biz de mangal almayı düşünüyorduk, vazgeçtik. bundan almaya karar verdik.

Almayı düşünenler için Tefalde, 230-250 lira civarında.

Bu aralar üretim değil tüketim dönemlerindeyim. Arada oluyor böyle. Mars mı geriledi, ay mı etkiledi, artık yukarıda neler oluyor bilemiyorum ama hep birşeyler alasım var. Sırada çok beğenip gidip gelip baktığım kırmızı kadeh, bardak takımı (dün alacaktım, zor tuttum kendimi), birkaç bahçe aksesuarı, bir masaj koltuğu, 2 çeşit halojen aydınlatma var. Kendime "geçmiş olsuuuun" diyorum, sizde deyin de geçsin ne olur :) Bazen ayakkabı çanta, giysiye takarım, bazen aksesuara, bazen hobi malzemesine, bazen kozmetiğe... Bu seferki karışık. Evvelki gün aniden tv. ünitesi alıp geldim eve. Demonteydi. Eşim ve oğlumla puzzle yapar gibi kurduk. Sonra çayı, çerezi hazırlayıp bir güzel film izleyelim, dedik. Ben her zamanki gibi sıkıldım. Sigara içmek bahanesiyle balkona, oradan da arkadaşlarla yürüyüşe kaçtım.


Yazmayı özlemişim. Fakat uyku da bir gıdadır :)

Bugün yeni adsl hattım açıldı. Nakil yaptırmaktansa yeni hat almak daha hesaplı ve pratik bilesiniz. Ayın 3 ünde başvurmuştum ama işlerim yoğun nasılsa giremem diye aktivasyonu bugün yaptırdım. Ben imzayı atıp eve dönene kadar hattım açılmıştı. Ptt ve Telekom ikilisi ve tabii ki de Koç Neti bu hızdan dolayı kutlarım. PTT zaten kargo olayında aylar önce gözüme girmişti. Kargo şirketleri sinek avlayacak bu gidişle.
Elim Sende ellerim tıkır tıkır elime ulaşıyor. Yarın bu civardaki kızlarla buluşup el takası yapacağız.



Sakarya'da ikamet edip yarın 13.45 de Ada Center' daki Kahve Dünyası' na yolu düşen ya da düşürmek isteyen olursa bekleriz efendim :)



Sitede kıştan beri yaptıklarımı görmeyen komşularım keçe çalışmalarımı, kapı süslerimi görüp bayıldılar. Bu yaz boş boş durmayalım, bize de öğret, dediler. Hobi günleri yapacağız bahçede. Yağmur olmasa dün, bugün çalışacaktık. Haftaya kaldı artık. Malzemeleri hazır, sevinçle bekliyorlar. Önce ahşap boyama yapacağız, sonra kapı numaraları yaptırmayı düşünüyorum. Ben kendime geçen yıl polimer kilden yapmıştım. Onlara da keçeden yaptırabilirim.



Şimdilik bu kadar, yarın buluşma var, gidip yüzümü dinlendireyim biraz :)



      1 ay kadar önce Mudo'da görmüş, taşımaya üşenip sonra alırım diyerek ertelemiş, sonrasında da 4 ayrı Mudo mağazasında da bulamamıştım kendisini. Akrilik ve cam suplalar heryerde var da deri supla geçen sene buradaki bir mağazada görmüştüm, onun da rengini sevmedim. Neyse bir de internette arayayım derken, iki yerde buldum. Birinde acayip uçuktu fiyatı, diğeri yine Mudo'ydu. Üstelik indirime de girmiş. Geçen hafta sonu siyahından sipariş verip, sonra rengini beğenmediğim için almaktan vazgeçip havale yapmadım. Siparişiniz iki gün içinde havale yapılmadığı halde iptal edilir diyordu. Eee düne kadar bekledim, iptal olsun da kahverengiden sipariş vereyim diye, yok sipariş bekliyor ben bekliyorum. İki kez mail attım, cevap yok. En sonunda dün müşteri hizmetlerini aradım. Bu arada da kahverengi stoklarda sadece 11 adet kalmış ve onu da kaçırırsam diye korkuyorum. Zaten 12 değil 10 adet alacaktım, masama 10'dan fazla servis sığmıyor çünkü... Neyse telefon yoluyla siparişi iptal edip, iki dakika içinde yeni siparişi verdim. Maillere cevap vermeyişlerinden sonra Mudo'nun kurumsal kimliği hakkında azıcık düşünmeye başlamıştım ki; telefonda çok ilgililerdi. Affettim :) Bununla beraber ne yalan söyleyeyim, kimbilir ne zaman elime geçer, diye de düşündüm. Dün öğleden sonra netten verdiğim sipariş bugün öğleden sonra elimdeydi. Ben akşam 21:30 da gördüm o ayrı...

Bu da dantel görünümlü bir supla, Mudo'dan. Satışa bugün girmiş.


       Suplanın ağır olmasını sevmiyorum. Cam suplalar çok ağır ve saklaması, yıkaması eziyet. Bunları çok sevdim.
       Bu arada hasır, bambu, kumaş ya da örgü suplalar da çok kullanışlı bilginize. Amerikan servislerin şekli değişmişini düşünün. Hatta Euroflora'dan geçen gidişimde aldım. Ben nihale amaçlı kullanmak için aldım ama supla olarak ta kullanılabilir. Mudo'nun sitesinde de hasırını gördüm hatta...



       Hazırlarda istediğim gibi kumaş peçete ve peçetelik bulamamıştım. Ankara'dan yılbaşında aldığım düz ve desenli masa örtüsü ve runner için kombin kumaşlarım ne zamandır kesilmeyi bekliyordu. Geçen hafta ölçüp biçip, kestim. Masa örtüsü üzerine amerikan servis yerine enli boylu runnerlar yapmak için çok fazla kumaş almıştım. Masamın üzerine koyup hayal ettim, çok kalabalık geldi gözüme. Ben de ikisinden de masa örtüsü kestim. Kalan düz renk kumaştan da peçeteler kestim. Hepsini dikime verdim. Yarın alacağım. Biraz daha kumaşım kaldı, onu da hayallerimdeki peçeteliği yapması için el yapımı çiçekler yapan bir arkadaşıma götürdüm. Onları da hafta ortası alacağım. Kola ve boya işlemleri var, uzun sürebilir, dedi. Hayalimdeki gibi olursa çok güzel ve değişik birşey çıkacak ortaya.



       Bugün yazlık evin temizliği tam olarak bitti. En son halı yıkamacıyı bekledik, halıları da serdik, kapıyı çekip bu eve geldik. halılar miss gibi kokuyordu. Evin el değmedik yeri kalmadı. Yorgunum ama mutluyum :) Hafta sonu orada kalmaya başlarız sanıyorum. Buzdolabını boşaltmam ve giysilerimizi, ayakkabılarımızı, vs... toparlamam gerek. Adsl bağlantım da bugün-yarın kesilebilir. Pazartesi- Salı gibi yenisi bağlanır sanırım.



       Bu yazıyı yazarken saatim 00:23 ü gösteriyor. 9- Mayıs'ın ilk dakikaları... Siz okurken geçmiş zaman olacak yani. Herkese mutlu hafta sonları diliyorum.

Tüm annelerin ve anne adaylarının anneler gününü (tıkla) kutluyorum.



       İki ermiş kardeş varmış. Biri dağda tek başına, diğeri şehirde demirci ustası olarak yaşarmış. Dağda yaşayan ermiş her hafta kardeşine ziyarete gelir, gelirken de mendille süt getirirmiş. Evet ermiş ya, sütü mendile koyar, hiç damlamadan, dökülmeden getirirmiş. Birgün kardeşinin dükkanında otururken yoldan geçen bir kadın görmüş. Çarşaflara bürünmüş kadının sadece ayak bileğinin minicik bir kısmı görünüyormuş ve o an sadece o bölgeye bakıp nefsi uyanmış. Anında kafasını çevirmiş. Ertesi hafta gelirken sütü mendile koymuş. Süt damlaya, döküle gelmiş. Ne oldu da böyle oldu, diye kardeşiyle dertleşirken, aklına o an gelmiş, kardeşine anlatmış. Kardeşi de cevaben; "eee dağda ermek, şehirde ermeye benzemez kardeşim", demiş.



       Bize doğarken üflenen elmas gibi ruhu yaşadığımız dönem ve şartlarda ilk güzelliğinde ve saflığında muhafaza etmemiz gerçekten zor. İnsanlarla birarada yaşayıp, hem farkındalık içinde olup, hem de hoşgörülü olmak, kime evet kime nerede hayır diyeceğimizi kestirmek zor... Yolumuzdaki çukurlar o kadar çok ki; herbirini görüp düşmeden atlamak zor ama hiç değilse gördüklerimizi seçip temkinli olmak iyi birşey. Engebeleri atlamak bana çukurları geçmekten daha kolay geliyor. Dilerim ki; engebelere odaklanıp çukurlara düşmeyenlerden olalım.

Bu siyah kuş çifti Yelda'nın hediyesiydi. Broş olarak mı kullansam, bir yere mi yapıştırsam derken, bana göre en anlamlı yerini buldular. Evimdeki Elim Sende panosunda ben yaşadıkça(sonrasını bilemem) yaşayacaklar...

Çalışmamda keçe, poplin ve keten kullandım.

Kuşlar tıklayın...


Bu sıralar sayfalarımda el görmekten bööğk diyebilirsiniz ama ben çok sevdim, eh günlük te benim günlüğüm, canım paylaşmak istiyor, ne yapayım:)


Seni Kendime Sakladım
tıklayın...