Sonra bir de Zuhal Topal adlı oyuncunun tavuk gibi dansettiği Şen Piliç reklamı var. Bir kadın bu kadar mı itici dansedebilir. Bu reklamı izleyen tüketici o ürünü alır mı?
Ondan sonra başladım bu sigaralığı yapmaya. Bu aralar siyaha takıkım ya...
Bitirdim, son kalan enerjim sandığım enerjimle çatıyı toparladım. Gündüz fırsatım olmaz, akşama da sahibine vereceğim için geceden fotoğrafları çektim.
Aşağıya azıcık nete girip dinleneyip, diyerek indim. Mutfağa bir girdim. Aman Allahım. Çerkes tavuğu için haşlayıp soğumasını beklediğim tavuklar ve robotta çektiğim cevizli sızbal harcı beni bekliyor. Unutmuşum onları :(
Neyse bir hamle çerkes tavuğumu da yaptım. Bizimkilerin yiyip içip dağıttıkları salonu da topladım. Biraz nette gezinip, yine yorgun ama yine mutlu yattım :)
Yukarıda görünen kapı numaram da polimer kilden. Onu da bir sonraki konuda işlerim:)
Dikkat! Bol fotoğraflı bir post olacak bu :)
Evvelki gece yarısı artık masamı ve odamı toplayayım derken önce dikiş makinamı kaldırdım. Sonra ipleri, kumaşları derken, tellerimin olduğu kutuda, eskiden yhaptığım tel bebeklerden giydirilmemiş bir iskelet takıldı gözüme. Bir de deniz kızı iskeletim var, bir ona bir normal iskelete baktım. Sonrasını hatırlamıyorum. Aşağıya inerken odada bomba patlamış gibi, ben mutlu, yorgun ve uykusuz, bebeğim hamur açma makinasının üzerinde oturuyor haldeydi. Oda halen öyle. Az önce gün ışığını kaçırmadan fotoğraf çekmeye çıktım. Biraz daha dağıttım.
Yukarıdaki duş ve tuvaleti de alt ve üst kattaki banyo kapılarına yapıştırdık.
Elif Şafak'ın Aşk' ı hala başucumda. Gündüz çok nadir alabiliyorum elime, zaten gün içinde bir solukta okuyabileceğim gibi bir kitap değil, "Aşk"... Özümseyerek, tadını çıkararak, beyne kazıyarak, altı çizilerek okunacak tatlı, çekici bir anlatımı olmuş. Elif Şafak'ın bana göre beni en etkileyen kitabı. Siyah Süt' teki hayal kırıklığımdan sonra doğan önyargılarımı ilk bölümle yıktı bile... Kapak tasarımı da ekstra güzel olmuş.
Benim anneler günü hediyem oğlum tarafından espresso makinası olarak düşünülmüş. Fakat filtre kahve makinasıyla espresso makinasını aynı zannettiği için internetten verdiği filtre kahve makinası siparişini son anda görüp iptal ettirdim. İlerleyen günlerde beraber görüp alırız, dedim. Azıcık üzüldü, bozuldu ama sonra kendisi de hak verdi. Eşimse uzun zamandır beğendiğim bir saat vardı. Onu alalım, demiş. Markasını ve beğendiğim siteyi bulamadıkları için bu anneler günü hediyem ertelemeli oldu. Bu işin seramonisi tabii. Zaten ihtiyacım olan şeyleri o güne denk getirerek sahiplenmek ayrı keyifli. İki yıl önceki anneler gününde nevresim takımı almışlar. Açtım baktım, biliyorum ki, neredeyse yatak fiyatına satılıyor o nevresimler. Kızmazsanız ben bunu değiştireceğim, dedim. Olur, dediler. Yerine bir yatak örtüsü, bir yorgan ve iki ortopedik yastık aldım. Karlı bir alışveriş oldu yani :)
Bu yıl erkek kardeşim anneme yemek takımlarına uygun altın sarısı cam supla takımı, kız kardeşim küçük boy düdüklü tencere, ben de şık bir çaydanlık aldım. Babacığım da anneme yüzük almış. Geçen yaz sonu annemlere hırsız girip evdeki tüm altın ve paraları çalmıştı. Annem elinde sadece alyansı ve kulağında küpesiyle kalmıştı. Günlük taktığı yüzükleri hamur yapacağı için çıkarmış, onlar bile gitti. Babam da her özel günde takı türü birşeyler alıp annemi avutmaya çalışıyor.
Kayınvalideme her yıl olduğu gibi ayakkabı aldık. Eşimin ablasına cam bir pasta fanusu aldım. Hediye faslını böylece kapattık.
Almayı düşünenler için Tefalde, 230-250 lira civarında.
Bu aralar üretim değil tüketim dönemlerindeyim. Arada oluyor böyle. Mars mı geriledi, ay mı etkiledi, artık yukarıda neler oluyor bilemiyorum ama hep birşeyler alasım var. Sırada çok beğenip gidip gelip baktığım kırmızı kadeh, bardak takımı (dün alacaktım, zor tuttum kendimi), birkaç bahçe aksesuarı, bir masaj koltuğu, 2 çeşit halojen aydınlatma var. Kendime "geçmiş olsuuuun" diyorum, sizde deyin de geçsin ne olur :) Bazen ayakkabı çanta, giysiye takarım, bazen aksesuara, bazen hobi malzemesine, bazen kozmetiğe... Bu seferki karışık. Evvelki gün aniden tv. ünitesi alıp geldim eve. Demonteydi. Eşim ve oğlumla puzzle yapar gibi kurduk. Sonra çayı, çerezi hazırlayıp bir güzel film izleyelim, dedik. Ben her zamanki gibi sıkıldım. Sigara içmek bahanesiyle balkona, oradan da arkadaşlarla yürüyüşe kaçtım.
Yazmayı özlemişim. Fakat uyku da bir gıdadır :)
Sakarya'da ikamet edip yarın 13.45 de Ada Center' daki Kahve Dünyası' na yolu düşen ya da düşürmek isteyen olursa bekleriz efendim :)
Sitede kıştan beri yaptıklarımı görmeyen komşularım keçe çalışmalarımı, kapı süslerimi görüp bayıldılar. Bu yaz boş boş durmayalım, bize de öğret, dediler. Hobi günleri yapacağız bahçede. Yağmur olmasa dün, bugün çalışacaktık. Haftaya kaldı artık. Malzemeleri hazır, sevinçle bekliyorlar. Önce ahşap boyama yapacağız, sonra kapı numaraları yaptırmayı düşünüyorum. Ben kendime geçen yıl polimer kilden yapmıştım. Onlara da keçeden yaptırabilirim.
Şimdilik bu kadar, yarın buluşma var, gidip yüzümü dinlendireyim biraz :)
Suplanın ağır olmasını sevmiyorum. Cam suplalar çok ağır ve saklaması, yıkaması eziyet. Bunları çok sevdim.
Hazırlarda istediğim gibi kumaş peçete ve peçetelik bulamamıştım. Ankara'dan yılbaşında aldığım düz ve desenli masa örtüsü ve runner için kombin kumaşlarım ne zamandır kesilmeyi bekliyordu. Geçen hafta ölçüp biçip, kestim. Masa örtüsü üzerine amerikan servis yerine enli boylu runnerlar yapmak için çok fazla kumaş almıştım. Masamın üzerine koyup hayal ettim, çok kalabalık geldi gözüme. Ben de ikisinden de masa örtüsü kestim. Kalan düz renk kumaştan da peçeteler kestim. Hepsini dikime verdim. Yarın alacağım. Biraz daha kumaşım kaldı, onu da hayallerimdeki peçeteliği yapması için el yapımı çiçekler yapan bir arkadaşıma götürdüm. Onları da hafta ortası alacağım. Kola ve boya işlemleri var, uzun sürebilir, dedi. Hayalimdeki gibi olursa çok güzel ve değişik birşey çıkacak ortaya.
Bugün yazlık evin temizliği tam olarak bitti. En son halı yıkamacıyı bekledik, halıları da serdik, kapıyı çekip bu eve geldik. halılar miss gibi kokuyordu. Evin el değmedik yeri kalmadı. Yorgunum ama mutluyum :) Hafta sonu orada kalmaya başlarız sanıyorum. Buzdolabını boşaltmam ve giysilerimizi, ayakkabılarımızı, vs... toparlamam gerek. Adsl bağlantım da bugün-yarın kesilebilir. Pazartesi- Salı gibi yenisi bağlanır sanırım.
Bu yazıyı yazarken saatim 00:23 ü gösteriyor. 9- Mayıs'ın ilk dakikaları... Siz okurken geçmiş zaman olacak yani. Herkese mutlu hafta sonları diliyorum.
İki ermiş kardeş varmış. Biri dağda tek başına, diğeri şehirde demirci ustası olarak yaşarmış. Dağda yaşayan ermiş her hafta kardeşine ziyarete gelir, gelirken de mendille süt getirirmiş. Evet ermiş ya, sütü mendile koyar, hiç damlamadan, dökülmeden getirirmiş. Birgün kardeşinin dükkanında otururken yoldan geçen bir kadın görmüş. Çarşaflara bürünmüş kadının sadece ayak bileğinin minicik bir kısmı görünüyormuş ve o an sadece o bölgeye bakıp nefsi uyanmış. Anında kafasını çevirmiş. Ertesi hafta gelirken sütü mendile koymuş. Süt damlaya, döküle gelmiş. Ne oldu da böyle oldu, diye kardeşiyle dertleşirken, aklına o an gelmiş, kardeşine anlatmış. Kardeşi de cevaben; "eee dağda ermek, şehirde ermeye benzemez kardeşim", demiş.
Bize doğarken üflenen elmas gibi ruhu yaşadığımız dönem ve şartlarda ilk güzelliğinde ve saflığında muhafaza etmemiz gerçekten zor. İnsanlarla birarada yaşayıp, hem farkındalık içinde olup, hem de hoşgörülü olmak, kime evet kime nerede hayır diyeceğimizi kestirmek zor... Yolumuzdaki çukurlar o kadar çok ki; herbirini görüp düşmeden atlamak zor ama hiç değilse gördüklerimizi seçip temkinli olmak iyi birşey. Engebeleri atlamak bana çukurları geçmekten daha kolay geliyor. Dilerim ki; engebelere odaklanıp çukurlara düşmeyenlerden olalım.
Seni Kendime Sakladım
tıklayın...