Etkinlik Günlüğümüzü http://sesiber-etkinlikgnl.blogspot.com üzerinden açtım sevgili arkadaşlar. Blog şu an genele kapalı. Katılımda bulunmayı teyit eden tüm arkadaşlardan mail adreslerini istiyorum. Sekiz arkadaşım maillerini yollayıp resmen katılım yaptılar. Ben blogda yaptığım iki eli paylaştım. Katılımda bulunacak olan herkesin yazı yollama yetkisi var. Aşamaları, izlenimlerimizi bizzat kendi blogumuzla paylaşabileceğiz. Etkinlik bitiminde blogu genele açacağım. Bu güzel işleyişi tüm izleyenlerimiz görecek.
Hepimize kolay gelsin diyorum...
Sevgiler.

Durumdan yeni haberi olan okuyucular için ilgili yazı...


Follow my blog with bloglovin´


Havalara uygun birşeyler eklemek istedim. Yeni yaptığım çalışmalarımı henüz fotoğraflayamadım. Eskilerden iki kolyem.

İlk kolyede keçe çiçek ve ahşap boncuk üzerine örme boncuklar ve kendi yaptığım püskülleri kullandım.

İkincide ahşap boncuklar, kendi imalatım püsküller ve ortadaki polimer kil (fimo) çiçekli parçayı kullandım. Bu parçanın içinde kare kare parçalardan oluşan kapı boncuğumun bir parçası var. Onu fimoyla kapladım. Üzerini çiçeklerle süsledim. Kalın akrilik olduğu için pişerken sorun yaşamadım. Bu parçaları daha önce ve sonra da çok çalışmamda kullandım.
Diğer takı ve aksesuar tasarımlarımı Takı Kulübü'nde görebilirsiniz...





Dün seçim telaşesindeydik. Gece gelen telefonlarla bölük-pörçük uyuyarak sabahladık. Bu seneki kadar ilginç bir seçim sonucu hiç görmedim. 14 yaşındaki oğlum bile en az bizim kadar merak ve heyecanla takip etti sonuçları. Onun bu duyarlılığı çok hoşumuza gitti. Büyüdüğünü birkez daha anladık.



İşin tuhafı oy kullanmaya giden biz dört kişi bulunduğumuz yerin kaderini değiştirdik. A ve B partileri burada oy bakımından yüksek potansiyeli olan partilerdi. Bizler son anda B partisine oy vermekten vazgeçip hiç ümit olmayan C partisine oyumuzu kullanmıştık. Kazanamayacağını bile bile üstelik. Sadece içimizin daha rahat etmesi için... Oy sayımı boyunca başabaş giden iki parti saat 22.00 sularında kazandıklarını ilan ettiler. Evet ikisi birden kendi gazetelerinde kendilerinin kazandığını açıklıyordu. İki birincimiz vardı. Yatmadan önce eşimin resmi kaynaklardan aldığı bilgi sayımın bittiği ve B partisinin A partisinden 15 oy farkla seçimi kazandığı yönündeydi.



Sabah 07:00 de gelen bir telefonla A partisi B partisine 3 oy farkla seçimi kazandı, haberini aldık, şaşırdık. 12 oy nereye gitmişti? Neyse, o sırada ağzımdan istemdışı " ......... 'nın kaderini değiştirdik" cümleleri çıktı. Eşim çok güldü buna. B partisi seçim sonuçlarına itiraz etmiş, bakalım hangisinin dediği olacak. İkisini de sevmem, yesinler birbirlerini...



Ne gariptir ki tadı tuzu yerinde oy kullanamadık. Geçmişe özlemim burada da öne çıktı.





Matematiksel hesaplar peşinde, kötülerin arasından daha az kötüsünü seçmeye çalıştık. Buna rağmen hesaplar o kadar inceydi ki 4 oyun bile kader değiştirebileceğini görmüş olduk.

Bitmiş makaradan iğne yastığı yaptım. Kumaşın desenini ortalayarak, makaranın çapından 6 cm. kadar geniş tutup bir daire kestim. Kenarlarına büzgü teğeli aldım. Büzerek içine elyaf doldurdum. Sıcak silikonla makaraya yapıştırdım. Kenarlarını dilimli kesip, işlediğim poları, makarayla kumaşın birleştiği kısma yapıştırdım.

En çok 15-20 dk. nızı alan pratik bir çalışma. İhtiyacınız varsa deneyin derim.


http://fizy.com/yKyVbj44bZBY

Lorena Mckennit- Mystics Dream

http://fizy.com/yaw6o9v-1UUW

Hayko Cepkin - Melekler

http://fizy.com/y9SYSgg80-@y

Metallica- Nothing Else Matters

http://fizy.com/wjjYeKzbB@@


Sarah Brightman- Harem





Fazla söze gerek yok aslında. Çok güzeller, biraz içimiz açılsın diye paylaşmak istedim.




     Üzülerek söylüyorum ki; artık ümidim kalmadı. Çok ta normal görmüyorum bu durumu. Bu ülkenin tüm kafası çalışan, mücadeleci, olumlu düşünen çok sevilen insanlarının başına neden hep benzer olaylar geliyor. Nasıl oluyor da koca helikopter kaç gündür bulunamıyor? Aklıma geldikçe gözyaşlarımı tutamıyorum. O kadar sevilen bir insan ki adaylığını koyduğu ilden, bağımsız seçilebiliyor. O kadar seveninin duaları onunla ve yanındakilerle olsun diliyorum. Sabah biraz seçim anketlerine bakıp, bugünün Cuma olduğu aklıma geldi ve TRT 1' i açtım. Cemalnur Hoca'yı dinlemek için. Açtığımda bir şiir okunuyordu. Muhsin Yazıcıoğlu' nun şiiriymiş. Kendisi için yazılmış gibiydi. Gözyaşlarımı tutamadım. Arkasından Cemalnur Hocam' ın güzel anlatımıyla sarhoş oldum. Ardından adını bilemediğim Azeri bir sanatçının müthiş sesiyle yorumladığı Ayrılık' tan tekrar gözyaşı moduna geçtim. Allah yakınlarına kolaylık versin, böyle beklemek çok zor. Eşi ve kızı da arama çalışmalarına katılmış. Allah'ım yaşıyorlarsa onlara güç ver. İnanmak istiyorum. Hayırlısını diliyorum:..


Hülya Hanımın bloguyla bana yaptığı yorumlar sayesinde tanıştım. İki bloğu var. Emeklilik günlerinde uğraştığı hobilerinden bahsediyor. Keçe delisi olarak, keçe çalışmalarına bayıldım. Fotoğrafı büyütünde detayların güzelliği aklınızı başınızdan alıyor. Gözünüz, gönlünüz açılıyor. Yukarıdaki fotoğraftaki çitleri iğde çekirdeğinden yapmış, camlar aynadan. Ben baılıyorum böyle özgün eserlere. Merak edenler için adresleri aşağıda

http://emeklilikhobileri-nakis.blogspot.com/

http://hulyayilmaz.blogspot.com/
Çok güzel yemek tarifleri ve fotoğrafları da var ikinci blogunda.

Dergi sayfalarını geri dönüştürdüm. Şu haliyle mumluk oldu ama asıl niyetim başka...

Nette bu tarz çalışmalara çok rastlıyordum. Ne zamandır aklımdaydı. Daha büyük çapta bir proje düşünüyordum aslında, bu ilk adım oldu diyelim.

Dergilerin renk açısından hoşuma giden sayfalarını düzgünce koparttım. Makasla hepsini düzelttim.
Fotoğraftaki eski bir dekoratif oyuncağın teliyle ilk kıvrımları verdim. Sonra elimle devam ettim. Elimin altında olduğu için bununla yaptım. Şiş te kullanılabilir. O akşam silikon tabancam bozulmuştu. Ben de bitim yerlerini minik minik kağıt bantlarla sabitledim. Sağlam da oldu.


Bu arada kutuyu da hazırladım. Yapıştırdıktan sonra işlem yapamam diye önceden ortasını delip asmak için ikiye katlayıp sutaşı geçirdim, içten düğümledim. Yan kenarlardan eşit aralıklarla delip sarkıtacağım sutaşıları için delik açtım ve sutaşıları bağladım.





Yeterli sayıya ulaşınca renk uyumuna dikkat ederek yanyana dizip bıraktım.


Kutu üzerine yerleştirdiğim sırayla sıcak silikonla yapıştırdım. (Bu işlemi ertesi gün yaptım, silikon tabancama kavuşunca...)
Hepsi yapışınca su bazlı vernikle 3 kat vernikledim. En son da sprey vernik sıktım. Taş gibi oldu:)



Aynı teknikle farklı yüzeyler kaplanabilir. Hatta önce çerçeve mi yapsam dedim ama evim bu tarz bir çerçeveyi kullanacak tarzda değil. Bunu da veranda için düşündüm.

Bu şekilde tabureler, sehpalar yapmışlar. İlk bakınca, dergiden ne kadar sağlam olabilir ki, diye düşünmüştüm.

Fakat biraraya gelince o kadar sağlam duruyorlar ki, inanamazsınız...

Uzun bıraktığım sutaşlarını yukarıdan toplayıp asınca da bu şekilde duruyor. Daha önce tealight koyduğum kısım bunun tersiydi ve o kısımda da asmak için iki kat sutaşı var. İki türlü de kullanılabilir.
Henüz tam anlamıyla bitmedi aslında. Bu haliyle görün istedim. Aklımdakileri uygulayıp bitirince, bitmiş halini yerinde paylaşırım.

Son günlerde izlerken daha doğrusu ilk olarak dinlerken içimi ezen müziğiyle dikkatimi çeken bir reklam var.

Ben pek tv izlemem, birileri açmışsa dinlerim. Genelde ya bilgisayar başındayımdır ya da elimde bir işim vardır çünkü. Bu müzik te dinlerken dikkatimi çekti. Daha ne reklamı olduğunu bilmeden sadece müziği bana dünyaya kötü birşeyler oluyor, diye düşündürdü. Islık sesi bile bu düşüncemi değiştirmedi. Sözün büyüsüne zaten inanırım da sesin büyüsüne, düşündürebildiklerine bir kez daha inandım.

Buraya yazana kadar da ne reklamı olduğunu bilmiyordum. Isıtma sistemleri üreten bir firmanın reklamıymış.
Sloganı da güzel.
Siz de http://www.vecta.com.tr/ linke tıklayarak reklamı izleyebilirsiniz.



Bu kapı süsünü de eltime yaptım. İki güzel oğlu var, kuşlar onları temsil ediyor. Kapısına asıp kaçtım. Evde yoktu. Gelince görmüş, çok beğendi.

Kuşları keçeden çalıştım. Ayakları elimle burduğum siyah ipten yaptım. Beyaz puantiyeli kurdelaya kırmızı pullar yapıştırdım. Asıldığı yerdeki fiyonkun üzerinde iki beyaz, bir kırmızı gül var. Fotoğrafta belli olmamış.



Bilge'ye yaptığım dikiş kutusundan sonra birsürü kuzenim olmuştu:) Şimdi eltim olmak isteyenler sıraya girsin diyeceğim ama bekar kardeş te kalmadı yazık:)




Malla'cım mimlemiş beni. Olmazsa olmaz 9 şey... konusunda.

Aslında çok genel bir konu. Nerede olacak bu 9 şey? Ben ev içinde olanları yazdım. Dışarı çıkarken değişir.

Dokuza indirgemek çok zor oldu ama bazılarını öne alacağım.

1. Tüm kozmetik çantam (şampuan,duş jeli,cilt temizleyicilerim, nemlendiricilerim, deodorant, parfüm,diş fırçam en önemlileri) ve temiz el-ayak-banyo havluları. Bunları tek tek ayırırsam 99 olur:)
2. Eşofmanlarım ve terliklerim. Terliksiz yere basamam.
3. Laptopum, fotoğraf makinam ve usb kablom.
4. Çay, kahve, kafein içeren birşeyler, maden suyu ve atıştırmalıklar veee çikolata.
5. Her an aklıma gelenleri çizmek, yazmak için kağıt-kalem.
6. Hobi malzeme kutularım. (Odam demiyorum neyse ki)
7. Vermidon, apranax gibi ağrı kesiciler ve termoforum (Çok sık başım, karnım ağrır)
8. Temiz yedek çamaşırlar, günlük ped.
9. Saçı hemencecik topuz yapan şıkıdım tokalar.




Evde rahatça yayılmanın dokuz temel vazgeçilmezi benim için bunlar...

Ben de İnci ve Tasarım Mekanını mimliyorum. (Hep unuturum bu mimleme işini, yine sonradan ekledim)

İsterdim ki bunu size çerçeveletip, yerinde göstereyim. Fakat insan tez canlı olunca dayanamıyor işte.
Çeşitli anahtarlar, vidalar, somunlar, zımba teli bloğu, metal askı, para, boncuk, düğme, oyuncak, kolye ucu, cevşen, zar vs... çeşitli objeler kullandım. Önce evin her deliğini talan ettim. Oğlumun minik silahını almak en zoruydu. Bu da senden hatıra olsun, dedim, kandırdım onu :)
Çerçevelettikten sonra koridor girişine asmak niyetindeyim.


Objeleri tesadüfen değil bilinçli yerleştirdim. Şöyle ki;

Sağdaki çiçek, para(alışveriş tutkusu), cam boncuk, şıkıdım terlik şeklinde kolye ucu (ileri derecede nikel alerjimden dolayı bunu takmam şiddetle yasak, yoksa hiç çıkarmadığım bir kolyemdi, burada kalıcılaştırayım dedim) , düğme kadını temsil ediyor. Bakın tel toka, firkete de kullanabilirmişim şimdi aklıma geldi.

Sol ortadaki cevşen ve yanındaki nazar boncuğu maneviyatı temsil ediyor.

Soldaki minik silah ve zar, anahtar, alyan anahtarı, somun, vida erkeği temsil ediyor.

Fikre rastladığım adres herzamanki gibi
Asıl kaynak ta burası


İlgili yazım için hazırladığım eskizlerim. Fikir edinmeniz açısından paylaşıyorum. Herkes kendine göre önceden birşeyler çizerse daha kolay olacaktır. Çizerken çok fikirler geliyor, tavsiye ederim.

Bu arada katılımcılar en az 3 el çalışacak şekilde karar versinler, tekrar düşünsünler. Bazılarımız detayları konuştukça vazgeçti. Kendinizi zorlamadan, gerçekten istekliyseniz evet deyin. Herkes asgari 3 olmak üzere kaç el çalışabileceğini yazarsa ona göre grup yapacağız. Ben 6 ve üzeri el yaparım diyorum. Yani benim 5 elim sizlere gidecek. Ayrı ayrı 5 kişinin eli de bana gelecek. Benim ve benim grubuma katılanların 6 elli tablosu olacak.

3 el yaparım diyorsanız, sizin 3 kişilik grubunuzun tablosu 3 elden oluşacak. Siz hariç 2 kişinin eli olacak o tabloda.

Şunu da belirteyim, "el kadar" diye bir tabir vardır. Gözünüzde büyütmeyin. Vakit bol. Maraş işi işlemeyeceğiz sonuçta. Herkes güzel, gösterişli, renkleri uyumlu, temiz işçilik çıkarmaya çalışarak birşeyler yapabilirse sonuç güzel olacaktır. Zemin rengi de gruplara göre değişebilir. Herkes evde olan kumaşlarının rengine göre karar verebilir.




Henüz kesinleşmemiş listemizi de ekliyorum. Mart sonuna kadar katılımdan ayrılmak ya da katılmak isteyenleri ekleyip-çıkarabilirim.

  1. 3prenses
  2. dshandmade
  3. bilun şen
  4. beyaz mendil
  5. nrhnmrl
  6. begonvilli ev sakinleri
  7. mineal-ilayef
  8. saniye
  9. dün bugün
  10. ayça
  11. gece
  12. yelda
  13. semyıl
  14. fiamma
  15. nur
  16. adadenizi
  17. demetgun
  18. nalana
  19. örgüdelisi
  20. boncukhanım
  21. kapkaracamdankelebek
  22. kondor
  23. esinsel
  24. nazesen
  25. selmatozan
  26. sakagun
  27. dilevser
  28. sesiber
  29. ozmelanj
Toplam 29 :)
Listeyi ekleme-çıkarma oldukça sık sık güncelleyeceğim. Listeye dahil olmak istediğini belirttiği halde ismi olmayan varsa tekrar yazsın, atlamış olabilirim.
Son katılım 31.Mart.2009 Salı

Şimdiden yapmaya başlayan arkadaşlar olmuş:) Onlar için kumaş ölçülerini şimdiden veriyorum. Dikiş payı da içinde 25x30 cm. olacak şekilde çalışabilirsiniz.
Konuyla ilgili canlı :) yazışmalarımızı
10 marifet üzerinden de takip edebilirsiniz.







Cumartesi akşamı Troya'nın İstanbul'daki son gösterisini izlemek üzere İstanbul'daydık.

Çok neşeli ve kalabalık bir grupla gittik. Kısa yolculuğumuz da, gösteri de harika geçti.

İzlerken bir an rüyadayım sandım. Bu dünyadan o derecede soyutlandım. Kostümlerde, müzikte ve dansta çok marjinal sentezler yapmış Mustafa Erdoğan. Fakat hiç rahatsız edici olmamış. En ilgimi çeken deniz dalgası şeklindeki kızlar, savaşan iskeletler, dev adamlar ve havada seyircilerin üzerinde uçuşan adamlar, horon oynayan Amazonlar ve kılıçlardan kıvılcım çıkan savaş sahneleriydi. Finalde çıkan Truva Atı büyüleyiciydi. Düğün ve cenaze bölümleri de harikaydı. Düğün sırasında dans eden esmer, pembe dansöz kostümlü kıza hepimiz bayıldık. Yılan gibi denir ya, yılan gibiydi gerçekten, sahnede suda yüzer gibi kayarakve çok estetik dansediyordu. Işık oyunlarıyla dekorun aniden değişmesi, sahnenin güzel kullanımı müthiş detaylar vardı. Kostümler başlı başına sanat eseriydi. Bu kostümlerin ve dansçıların sahnedeki yerlerinin belirlenmesinin bile büyük emek ve gözlem gerektiren detaylar olduğunu izlerken birkez daha anladım. Çok profesyonel bir gösteriydi.Candan Erçetin, Beyaz, Yavuz Bingöl de oradaydı.



Gösteri sırasında flaşlı fotoğraf makinası ve kayıt cihazı kullanmak yasaktı. Gösterinin sonunda çekebildiğim kısa görüntüleri paylaşıyorum sizinle. İstanbul sonrası Mısır'a, oradan da Mayıs ve Haziran aylarında Aspendos'a gidiyorlarmış. İmkanı olanlar mutlaka izlesin derim.



Daha detaylı bilgiyi Troya Dans sitesinden öğrenebilirsiniz. Özellikle "rakamlarla Troya" bölümü çok ilginç.

Ölmeden önce yapılması gerekenler listesine ekledim.



Beğendiğiniz ulaşılabilir tasarımlara ulaşmamızı sağlayan yeni adresler ve yeni tasarımlar buldum

Kapı tutucu : 22.90
Seksi hizmetçi önlüğü(hizmetçi değil bizim için):69.90 tl
Bizler daha güzelini ve ucuzunu yapabiliriz.
22.90 tl.
Bu dev anahtar kapı tutucuları diğer yazımda tanıttığım sitede görüp çok beğenmiştim. Orada fiyatı 34.90 tl idi. Buradan sipariş vereceğim bunlardan.
Bu t-shirtlerden birini de oğlum için sipariş vereceğiz sanırım. Çok ilginçler. Wireless olan bulunduğunuz yerdeki kablosuz ağları tespit edip ona göre sinyal veriyor.


Bu da eqolizer efektli. Bulunduğunuz yerdeki müziğe göre ışıkları yanıp sönüyor.
T-shirtler 48.90 tl

Bu kalbi çok severek yaptım. Bu aralar elim hep siyaha gidiyor nedense. Öyle içim kararmış falan da değil. Evdekiler kesim yaparken "siyah kalp olur mu ıyyy", dediler ama bitince "asil olmuş", dediler. "Hıh ben biliyordum zaten öyle olacağını", dedim. 
Bunu önce iğne yastığı, lavanta yastığı falan olur diye düşünerek yaptım ama bitince ve arkadaşının yanına koyunca yerini buldu dedim. Arkadaşını geçen haftalarda yapmıştım.Altından ne sarkıttıysam beğenmedim. Meğer bunu bekliyormuş. Arkadaşıyla sizi ilerleyen günlerde tanıştıracağım. Beraber çekilmiş fotoğraflarıyla...


Bugün bir sürü malzeme aldım. Malzeme dediğim de, ip, boncuk, neredeyse 5 yıldır kullandığım, emekliye ayrılan silikon tabancamın yerine yenisini, çeşit çeşit yapıştırıcılar. İki gündür yapıştırıcım  bitmiş, silikon tabancam da bozuk, herşey sırada bekler oldu.



Birazdan odama kapanıp zaten dağınık olan ortamı talan edeceğim. Çok pis çalışıyorum. Birşey yaparken fikrim geliyor, başka şeye atlıyorum. Kızıyorum bu halime. Birini bitir, kafanı topla diğerine başla. Yok daldan doruktan türlü iş, karışık bir kafa. Darmadağın, savaş alanı gibi bir oda.



Yarın İstanbul'a gideceğim. Yola giderken ne olur ne olmaz diye evi hep derli toplu bırakırım. Bu akşam yarımları tamamlayıp, odayı toplamak istiyorum.

Mutlu bir haftasonu dilerim...





Bu çoraplardan oğlum küçükken çok giydi. Geçen yıl onun bu tür çorapları hala sevdiğini sanan halası kendine alırken ona da bunları almıştı. En fazla 3 kez giydi, sonra birden büyüdü. Herşeyi giymemeye, odadaki oyuncakları, ayıcıkları vs... gözönünden kaldırmaya, sokakta oynamamaya başladı. Ergenius oldu evlatçım. Hala da boru gibi iğrenç bir ses ve hükmedemediği sakar el ve ayaklarıyla, aklından önce büyüyen bedeniyle barışmaya çalışıyor.



Biryerde okumuştum, 13-15 yaş arası çocuğunuz her dediğinize "evet" diyorsa bir sorun var demektir, yazıyordu. Bunu okuyunca rahatladım. Çünkü bizimki hemen herşeye ya off, puff, hayır diyor, ya hiçbirşey demiyor, ya da tamam deyip sallıyor. Ne zaman çileden çıkıp sinirlensem o yazı aklıma geliyor; kendi kendime "herşey yolunda, sakin ol" deyip telkin veriyorum.





Sadede geleyim. Çoraplara Ada'ya yaptığım çoraptan at için çorap ararken el koymuştum. Malzeme kutumda duruyorlardı. Dün gece yine birkaç iğne yastığı yaptım. O arada gözüme takıldılar ve ortaya bunlar çıktı. Elyafın içine lavanta da doldurdum. Gerçekten kokuyor bu çoraplar. Fakat lavanta kokuyor. İğne yastığı olarak ta kullanılabilir, lavanta kesesi olarak ta...



Embircim beni lakaplarımız konusunda mimlemiş.
Adımın değişik hallere sokulmasıyla oluşmuş lakaplarımdan başlayayım. Teyzelerim Siboş derlerdi, bazen de niyeyse Sipikoş:)
Okulda Sarı Papatya derlerdi, sonra Mavi ay dizisiyle birlikte Cybell oldum. Üniversiteye geldiğimde ilkokul lakabım geri geldi. Bu sefer sadece Papatya demeye başladılar. Yeğenim Ada arada havaya girip Sibooooş diye çağırıyor beni. Pis pis te sırıtarak. Eşimin taktıkları çok özel onu yazamam:) Oğlum Hamsi Kurdum der, nedenini bunca yıldır hala bulamadım. Eşimin yeğenleri de Cici derler bana. Bir de hacca gidip geldikten sonra Hacı diyenler de oluyor. Başkasına söylüyorlar sanıp dönüp bakmıyorum. Sonra ayılıyorum hıı o bendim diye:) Babamla annem de arada Hacı Kızım derler. Gelelim Sesibere... Bu benim yıllardır kullandığım nick. Eşimin, benim oğlumun adlarımızın ilk hecelerinden oluşuyor. O kadar alıştım ki ismim gibi oldu. Sonra sonra arkadaşlarım kısaltıp Sesi, Sesişko (Melteeem kulakların çınlasın) şeklinde kullanır oldular. Netten tanıştığım arkadaşlarımdan biri birgün dükkana ziyaretime gelecekti. ben merakla bekliyorum. Pasajın bir ucundan biri bağırıyor. Sesiiiiiiiiiiiii, diye. Sus Allah seni n'apmasın dedim. Millet te bakınıyor, kim bu Sesi:).
Yukarıdaki fotoğrafsa papatyalı evimizin bahçesinden papatyalı elbisemle bir nostalji:)


Bu postumu cici panelle yazdım. Ne güzel yapmışlar, ellerine sağlık yapanın.

Ben de
Bilun
Sergun
Bayan Baykuşu mimliyorum.


Kuzenim Bilge için dikiş kutusu yaptm. Kendisi nişanlı. Her gelin kızın bir dikiş kutusu olmalıdır mantığıyla kendisine hediye edeceğim. Teyzeme verdiğim iğne yastığını görünce çok beğenmişti. Acele etme, sana tam teşekküllü kutu yaparım, diye söz vermiştim.
İşte yaptım Bilgeee:)
Ham mdf kutuyu boyadıktan sonra, peçete dekopajı uyguladım. Kenarları daha muntazam görünsün hem de süslensin diye sutaşıyla süsledim. Sutaşı stoğum neredeyse iki yıldır kullanıyorum, hala bitmedi. Daha çok çalışmamda görebilirsiniz:) Seviyorum da kendisini:) Kapağının içine temaya uygun düğme ve çengelli iğne yapıştırdım. Yan kenarları beyazla patine yaptım.
İçinin malzemelerini de süsledim.
Tontiş iğne yastıklarımdaki kutularım gibi süsleyip dikiş iğneleri ve çengelli iğneleri koymak için hazırladım, makara ve mezur kutusunu yine keçe ve düğmeyle süsledim. Pembe iğne yastığım da ilk yaptığım iğne yastıklarından biriydi...

10 yıllık digitürk abonesiyiz, yani ilk başladığı günden beri... Geçen yıldan beri yazlık-kışlık olmak üzere, altışar aylık dönemlerde iki ayrı ev kullanma durumunda olunca diğer eve uydu bağlattık. İlk önceleri hiç sevmedim, kumandası bile tuhaf geldi. Doğru dürüst bir kanal yok, digitürkteki belgesel kanalları yok, yok vs... Sonrasında hani şu uydular yenilendi, ayarlar tekrar yapıldı falan. Biraz daha ısındık kendisine. Bu arada diğer eve geçerken digitürkü arayıp sadece anten taktırarak, aynı decoderı evden eve taşıyabilir miyiz ya da 6 ay dondurabilir miyiz, diye sorduk. Olmazmış. Biz de digitürkü kapattırmadık, kullanmadığımız 6 ayı da tıkır tıkır ödedik.

Yaklaşık 2-3 aydır yayın kalitesinde düşüş var. Rüzgarda, karda, yağmurda normal tel antenler gibi kanallar gidiyor, bazen bir hafta gelmiyor, vs... Sonuçta memnun kalmayıp kapatmak istedik. Benim üzerime 3 ayrı aboneliğim var. İki ana hat, birisi oda aboneliği. Üçünü de kapattırmak istediğimi belirten bir mail attım. İki gün sonra telefonla geri dönüp, sebep sorup, teyit etmemi istediler, ettim. Pazar günü arayıp, indirim yapacaklarını söylediler. Kesin kararlı olduğumuzu söyledik. Yarım saat sonra tekrar aradılar, teklifi yinelediler. Biz de kapatma isteğimizi yineledik. Daha önce de aynı şeyleri kardeşim, eşimin kardeşi ve teyzemler de yaşamıştı. Onlar şimdi indirimli izliyorlar, teyzemler lig tv.yi bedava izliyor... Kapatmak istiyoruz deyince yarı yarıya indirim yapıyorlar. Anahat 15, oda 5 lira olacak şekilde.

Şimdi benim merak ettiğim bu indirim sizi kurtarıyorsa neden bunca insanı bu kadar zaman yoldunuz ve yolmaya devam ediyorsunuz? Aklınızda olsun kapattırmak istemiyorsanız da, kapatacağım diye arayın, indirimi kazanın, diyorum. Digitürk biz Türkler' e özel pazarlık sistemiyle çalışıyor, bilginize...